Şehir Detay
Konya ili, Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesinde yer alan, etrafı Ankara, Eskişehir, Afyon, Isparta, Antalya, Karaman, Mersin, Niğdeve Aksaray illeriyle çevrili Türkiye'nin yüzölçümü en büyük ilidir. Nüfus Bakımından Türkiye'nin 7.Büyük Kentidir.
İle adını veren Konya şehrinin isminin Kutsal Tasvir anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Mitolojide bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu hikâyelerden birinde anlatıldığı üzere, kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, İkonion dur. İkonion adı, zamanla İcconium'a dönüşür.
Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen, Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium gibi yeni adlar alır. Bizans kaynaklarında Tokonion olarak geçen şehre ve bölgeye verilen diğer isimler şöyledir: Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia... Arapların Kuniya dedikleri Konya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur.
Mevlânâ Celaleddin-i Rumi: 30 Eylül 1207de doğmuştur. 17 Aralık 1273te ölmüştür. İslam ve tasavvuf dünyasında tanınmış bir şair, düşünce adamı ve Mevlevi yolunun öncüsüdür. Prenses Gürcü Hatunla yakın dosttur. Hatta Mevlana portresini ve Mevlana Türbesini ilk Gürcü Hatun yaptırmıştır. Bu sayede bilinen tek bir Mevlana portresi ve yaygınlaşan Mevlana türbeleri bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Mevlana bugünkü Afganistan'da bulunan Belh'te doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harzemşahlar hanedanından Türk prensesi, Melike-i Cihan Emetullah Sultan'dır. Babası, Sultânü'l-Ulema (Âlimlerin Sultanı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatibi’dir. Babasına Sultânü'l-Ulema (Âlimlerin Sultanı) unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi (Rumi adı, Anadolu'ya yerleşip orada yaşadığı için -o dönemde Anadolu'ya Diyarı-ı Rum deniliyordu-; "Efendimiz" manasına gelen Mevlana ise, kendisine karşı duyulan büyük saygının belirtisi olarak verilmiştir). Dönemin İslam kültür merkezlerinden Belh kentinde hocalık yapan ve Sultan-ül Ulema (Bilginler Sultanı) lakabıyla anılan Bahaeddin Veled'in oğludur. Mevlana, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232 yılında Konya'ya gelen Seyyid Burhaneddin'in manevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl O'na hizmet etmiştir.
Kendisini hayatta en fazla etkilemiş insan Tebrizli Şemseddin'dir. Şems güneş manasına geldiği için (Mevlana farsça yazmıştır bu arada, Türkçesi kittir) ona hep "güneşim" diye seslenmiş, hatta bir dizesinde "ona öldü diyorlar/ama güneş nasıl ölebilir ki?" diye sormuştur. Şems ona ruhun akla olan üstünlüğünü göstermiş, gerçeği kitaplarda, akılda, fikirde değil sevgide, kendi iç uzaylarımızda aramamız gerektiği düşüncesini asılamıştır.
Dine kattığı estetik boyutla, dansı, müziği, şiiri dinsel ritüellere katmasıyla İslam rönesansini yaşatmıştır. Sema dansı onun şiirlerini bir direğin etrafında dönerek söylemesinden gelişmiş ve felsefi anlamlar yüklenmiştir. Hegel olsun, Goethe olsun, Rembrandt olsun, hepsi Mevlana’yı saygıyla anmış, ondan ilham almış insanlardır. Pek ünlü İran şairi Jami "o bir peygamber değil, ama yazdığı kutsal bir kitap" demiştir Mesnevi'si hakkında.
Ölümü de kötü, ümitsizlik verici bir şey değil, tanrıyla birleşme olarak algılamıştır, o yüzden Konya’da her 17 Aralık gecesi Şeb-i Arus, "düğün gecesi" olarak kutlanır. Mesnevi dışındaki eserleri şunlardır; Divan-ı Kebir, Mektubat, Fi Hi Ma Hi F, Mecalis-i Sema’dır.
Yapmadan Dönmeyin
a) Mevlana Müzesini ve diğer müzeleri görmeden,
b) Çatalhöyük, Kilistrayı gezmeden,
c) Cami, Saray ve hanları görmeden,
d) Düğün Yemeği yemeden,
e) Konya'nın köylerinde dokunan keçe, halı ve kilimlerden almadan,
f) 10-17 Aralık Mevlana Anma Törenlerine katılmadan,
…Dönmeyin.
Çatalhöyük: Günümüz Konya Şehri'nin güneydoğusunda, Hasandağı'nın yaklaşık olarak 136 kilometre uzağında, Konya Ovası'na hâkim buğdaylık arazide bulunmaktadır. İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Cilalı Taş Devri yerleşim merkezidir. 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş, ilk kazıları 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır. 1993'te yeniden başlayan ve günümüze kadar devam eden kazılar Ian Hodder tarafından yönetilmektedir.
Tarih öncesi yerleşim birimleri Tunç Çağı'ndan önce terk edilmiştir. Bir zamanlar iki yerleşim birimi arasında Çarşamba Nehri'nin bir kanalı akmaktadır ve yerleşim birimleri, ilk tarım zamanlarında elverişli sayılabilecek alüvyonlu toprak üzerine kurulmuştur. Evlerin girişleri üst kısımlarında bulunmaktadır.
Sille: Konya’nın sekiz kilometre kuzeybatısında, Toros Dağları’nın devamı olan ve halk arasında Takkeli olarak bilinen, sönmüş volkan krateri Küçük Gevale Dağı’nın eteğindeki vadide bulunan Sille’ye, Antalya karayoluna bağlanan, Beyşehir yolundan gidiliyor. Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılmasıyla birlikte önem kazanan Sille’de, Roma dönemine ait kilise ve manastırlar var. Kayalara oyulmuş Hagios Khariton Manastırı ya da bir diğer adıyla Deyrieflátun’un (Akmanastır), Mevlana tarafından da zaman zaman ziyaret edilmiş olduğu biliniyor. Sille’ye girer girmez, Bizans dönemine ait Aya Eleni Kilisesi’ni göreceksiniz. Kilise her zaman açık değil ancak içini görmeye değer.
Kilistre: 1997’den beri kazıların devam ettiği, bakir bir doğanın içinde, mağaraların ve yükseklerde kayalara oyulmuş inziva odalarının bulunduğu Kilistra, Konya’nın 50 km güneybatısında. Yerel adı Gilissıra olan, sit alanı Gökyurt köyü, İncil’de anlatılan efsanelerde adı geçen antik Kilistra üzerine kurulu. Bugüne dek yapılan kazılarda, beş şapel, bir şaraphane, bir su sarnıcı, on karlık, bir seramik atölyesi, iki gözetleme kulesi, bir karakol, bir manastır grubu, bir şehir merkezi kazılıp temizlenmiş. Kral Yolu’nun tepeden görüntüsü de oldukça etkileyici.
Konya- Antalya güzergâhında gidiyorsanız, eski yolu tercih edebilirsiniz. Konya’dan Antalya karayoluna çıkıp, Akören (Hatıp) istikametinde devam ederken, 34. kilometrede Hatunsaray kasabasına girmeden, köprüden sağa dönün ve ‘’Gökyurt köyü 12 km’’ yazılı tabeladan sapın. Yeni asfaltlanan 46 kilometrelik yol ise Antalya- Konya güzergâhında olanlar ve Kilistra’yı görüp eski yoldan Konya’ya devam edecekler için uygun. Konya merkezden, şehir içi çevreyolu bağlantısından, sağa Antalya yönüne sapın. 36 kilometre sonra Erenkaya köyünden sola dönün. 10 kilometre içeride, yol üzerindeki Kayalı köyünü de geçince, Kilistra’ya varılıyor.
Antik Kentler: Konya'ya 60 km uzaklıktadır. Arkeolojik kazılar devam etmektedir. En erken yerleşim katı M.Ö.5500 yıllarına tarihlenmektedir. İnsanlık tarihinde ilk yerleşme, ilk ev mimarisi, ilk kutsal yapı Çatalhöyük'te olmuştur. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır. Bulunan bazı eserler Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmektedir. Konya'nın güney batısında 55 km. mesafededir. Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir. Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır. Sille şehir merkezine 8 km. mesafede bir yerleşim yeridir. M.S. 327 senesinde Bizans İmparatoru Constantin'in Annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış ve ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, burada bir mabet yaptırmaya karar vermiştir. Kilisenin vaaz kürsüsü ve duvarlardaki renkli figürler birer sanat şaheseridir.
Anıtlar: Eflatunpınar, Hititler döneminde kurulmuş kutsal Hitit Anıtıdır. Beyşehir'e 22 km. mesafededir. Anıt, göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran Tanrıları tasvir etmektedir. Dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. Fasıllar Anıtı, tanrıyı bir dağ tapınağında iki aslan arasında gösterir. Konya- Beyşehir ilçesindedir. Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabarmalardan oluşmaktadır. Niteliğini koruyan kabartmalar ön kısımda 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Halkapınar ilçesinde İvriz köyündedir. Hititler tarafından yapılmış bir kabartmadır.
Saray ve Hanlar: Beyşehir gölünün güneybatısında yer almaktadır. 1226- 1236 yıllarında yaptırılmıştır. Türk Saray Külliyesinin en eski örneğidir. Konya-Aksaray yolunun 25. km.dedir. 1236 yılında yapılmıştır. Konya-Beyşehir yolu 44 km.dedir. Kışlık ve yazlık olarak iki tipte yapılmıştır. Konya-Aksaray yolundadır. Tipik bir Selçuklu Hanıdır.
Camiler, Türbeler ve Kiliseler: Selçuklu Köşkü, Sırçalı Medrese, Hasbey Dar-ül Huffaza, İnce Minareli Cami Ve Medrese (Merkez), Aziziye Cami (Merkez), Selimiye Cami, Eşrefoğlu Cami (Beyşehir) Konya'nın önemli cami ve medreseleridir. Konya'da bulunan türbelerden bazıları Sultanlar Türbesi, Emir Nureddin Kümbeti, Gömeç Hatun Kümbeti, Hürrem Paşa Türbesi, Murat Paşa Kızı Türbesi, Sinan Paşa Türbesi.
Mevlana Türbesi ve Dergâh: Türbenin çekirdeği 1230 yılında, Mevlana’nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veledin vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuştur. Mevlana’nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır. Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergâhı haline getirilmiştir. Mevlana’nın ölümünden sonra yani 1273 yılından itibaren imarına başlanan dergâh Cumhuriyetten sonra müze haline dönüştürülmüştür. Müzede Mevlana ve diğer Mevlevilere ait veya çeşitli yollarla dergâha gelmiş değerli yazmalar, hat ve tezhip örnekleri, maden cam ve ahşap eserler ile Mevlevi musikisi enstrümanları, halı ve kilimler sergilenmektedir.
Mevlana Müzesi: Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergâhının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultanü’l Ulema 12 Ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan’ül Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe’den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlana’nın oğlu Sultan Veled Mevlana’nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sütun) üzerine 130.000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin’e yaptırılmıştır. Bu tarihten sonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19.y.y. ın sonuna kadar devam etmiştir. Mevlevi Dergâhı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir. Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2. İken, yeni istimlâk edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m2. ye ulaşmıştır. Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir. Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluya Yavuz Sultan Selim’in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.
Karatay Müzesi: Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II. Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir.
Sahip Ata Külliyesi: Son yıllardaki araştırmalar Sahip Ata Cami’nin aslında bugünkü çifte minareli cepheye kadar uzandığını ve ağaç direkler üzerine ahşap bir cami olduğunu göstermektedir. Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından başlandığı ve mimar Kölük Bin Abdullah’ın eseri olduğu yazılıdır. Buna göre, Anadolu Selçuklularının bilinen en eski ağaç direkli camisi olmaktadır. 1283’de tamamlanan türbe ve hanikahla yapı, bir külliye haline gelmiştir. Bu yapıdan günümüze yalnız, şahane çini mozaik mihrap kalmıştır.
Lala Mustafa Paşa Külliyesi: Külliye; cami, imaret ve han olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Cami çarşı içinde geniş bir alanı kaplayan külliyenin bir bölümünü teşkil etmektedir.
1576 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliye bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın eserleri arasında geçmektedir.
İplikçi Cami ve Medresesi: Alâeddin Tepesinin doğusunda, Alâeddin Caddesindedir. Medresenin vakfiyesinden ilk yapının II. Kılıçaslan döneminde vezir Şemseddin Altunbanın (Altıapa) yaptırdığı sanılmaktadır. (XII. yy sonu). Cami ve medrese Hacı Ebu Bekir tarafından 1332’de genişletip yenilenmiştir.
Firuze ve mor çinilerden geometrik geçme motifler ve firuze lacivert çinilerden kıvrık Rumilerden oluşan iki kuşakla çevrili mihrap bu türün Anadolu’daki en eski örneklerindendir. Yapı, eskiliği ve burada Mevlana Celaleddin Rumi’nin ders vermiş olması nedeniyle önemlidir.
Eşrefoğlu Cami: Beyşehir İlçesi’nin kuzeyinde, İçeri Şehir Mahallesindedir. 1296-1299 yılları arasında yaptırılmış olup, Anadolu’daki ahşap camilerin en büyük ve orijinalidir.
Ak Manastır: Konya-Sille arasındadır. Kayaya oyulmuş odalarla onları çeviren yapıdan oluşan manastır M.S. 274’de Saint Horion adlı bir aziz adına yapılmıştır.
Haghia Eleni Kilisesi: Sille Bucağında, M.S. 327’de İmparator Konstantinus döneminde yapılmış olup, Anadolu’daki ilk Hıristiyan kiliselerindendir. Kilise, İsa, Meryem ve havarilerin resimleriyle süslüdür. Kilisenin iç kapısının üstünde yazılı tamir manzumesinden Mikail Arhonkolan ismine kurulduğu anlaşılan yapı, onarılmış ve boş olarak korunmaktadır.
Nasrettin Hoca Türbesi: Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Onarımlarla özgün biçimini yitiren yapıya günümüzdeki görünümünü 1905’te Akşehir kaymakamı Şükrü Bey kazandırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe kalmıştır. Mermer sandukanın başucunda gülmece ustasının yaşamını simgelemek üzere H. 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır.
Lystra (Hatun Saray-Meram): Konya’nın güney batısında Hatunsaray Kasabasına bir kilometre mesafede karayolunun sağ tarafında yaklaşık 400 m içerde Zolkara denilen yerdedir.
Kuş Gözlem Alanı: Akşehir ve Eber Gölü, Çavuşcu Gölü, Uyuz Gölü, Samsam Gölü, Kozanlı Gökgöl, Kulu Gölü, Ereğli Sazlığı, Karapınar Ovası, Beyşehir Gölü, Suğla Gölü, Hotamış Sazlığı, Bolluk Gölü, Tersakan Gölü ve Tuz Gölü Kuş Alanları Konya İli sınırları içinde bulunmaktadır.
Mesire Yerleri
Karapınar ilçesine 8 km mesafede çift volkan patlaması ile oluşmuş bir krater gölüdür. Bu özelliği zeminde olmasından dolayı jeolojik açıdan oldukça ilgi çekicidir. Ayrıca bölgede Acıgöl, Çırak Göl ve Meyil Gölü adında birçok krater bulunmaktadır. Hadim İlçesindedir. Şelale olmasının yanında bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.
Kaplıcalar
Ilgın Termal Turizm Merkezi: Ilgın kentinin doğusunda ve belediye sınırları içinde yer alır. Konya şehir merkezine 88 km. uzaklıktadır. Ilgın-Akşehir yolunun 2. kilometresinde bulunmaktadır. Hipertermal , hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur.
Mağara Turizmi
Mağara turizmi açısından önemli bir potansiyeli barındıran Konya’nın Derebucak İlçesi’nde, Balatini Mağarası, 1830 metre uzunluğu ile dikkati çekiyor. Düden ve kaynak konumunda iki girişi bulunan mağara, travertenleri, dev cadı kazanları ile görülmeye değer güzellikleri bünyesinde barındırıyor.
Çamlık Beldesi’nde bulunan Körükini Mağarası ise 1250 metre uzunluğu ve içinden geçen Uzunsu Deresi ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisi çekiyor. Bunlar dışında Suluin Mağarası, Sakaltutan Mağarası, Susuz Mağarası ile Seydişehir’de bulunan 1650 metre uzunluğunda içerisinde göl bulunan Tınaztepe Mağarası ve Beyşehir Gölü’nün güneyindeki Pınarbaşı Mağarası da Konya’nın görülmeye değer doğal güzelliklerini oluşturuyor.
Karayolu: Konya'dan Türkiye'nin her yerine karayolu ile ulaşım mümkündür. Şehir merkezinden 15 km uzaklıktaki otogara dolmuş, tramvay ve taksi ile ulaşılabilir.
Demiryolu: Şehir içi minibüsleriyle ilin her yerinden gara ulaşım sağlanmaktadır.
Havayolu: Her gün karşılıklı Konya-İstanbul, İstanbul-Konya seferleri yapılmaktadır. Şehir merkezinden Havaalanına THY servisleri ile ve taksi ile ulaşılabilir
Konya Valiliği
Konya Büyükşehir Belediyesi
Konya Emniyet Müdürlüğü
En Çok İzlenenler