Şehir Detay
Orada, Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer yarattılar ki, görülmeğe değer." Bir koluyla Asya'ya, diğeriyle Avrupa'ya uzanarak iki kıtayı da kucaklayan kenti Lamartine böyle tanımlıyor.
Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan İstanbul, geçmişin ihtişamını gururla korurken modern bir geleceğe doğru ilerlemektedir. İstanbul'daki çeşitlilik ziyaretçileri gerçekten büyülemektedir. Müzeleri, kiliseleri, sarayları, camileri, pazar yerleri ve doğal güzellikleri bitmez tükenmez nüanslar sunmaktadır. Boğazın kıyısında şöyle bir arkanıza yaslandığınızda, grupta kızaran renklerin karşı sahildeki evlerin pencerelerine yansımasını seyrederek, yüzyıllar öncesinde, insanların bu olağanüstü yeri neden seçtiklerini birden anlar ve İstanbul'un "dünyanın merkezindeki" şehir olduğunu hissedersiniz.
Şehrin en güzel anıtları, Haliç-Marmara Denizi-Surlar arasında kalan yarımadada yer alır. Kentin tepelerinden yükselen 500'ü aşkın caminin sulieti baş döndürücü bir atmosfer yaratır. İnsan kendini geçmiş zamanla bugün arasında bir rüyada gibi hisseder! Altı minaresiyle İstanbul'un sembolü haline gelen, dekorasyonunda kullanılan mavi çiniler nedeni ile "Mavi Cami" diye anılan Sultanahmet Camii'ni mutlaka görmelisiniz. Karşısında, İmparator Justinien zamanında kilise olarak inşa edilmiş olan ünlü Ayasofya Müzesi yer alır; mimari hünerler örneği olan bu yapı, Hz. İsa'yı, Hz. Meryem'i ve imparatorları tasvir eden nefis mozaik panolarla bezenmiştir. Bir başka tepeden bu iki muhteşem abideyi seyreden Süleymaniye Cami ise Osmanlı mimarlık sanatının zirvesidir. Kanuni Sultan Süleyman'ın isteği üzerine Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir.
Marmara'ya ve Boğaz'a hâkim bir tepe üzerinde, 400 yıl boyunca Osmanlı sultanlarına konutluk ve siyasi merkezlik etmiş olan Topkapı Sarayı yer alır. Topkapı'da Çin Porselenleri koleksiyonunu, altın işlemeli ve değerli taşlarla süslü tahtları, sultan kostümlerini, masallardakileri andıran mücevherleri, nadir elyazması kitapları, yüzyıllarca merak uyandırmış olan harem salonlarını görebilirsiniz.
Ayasofya ile Sultanahmet Cami arasında araba yarışlarının yapıldığı Bizans Devrinin ünlü Hipodromu ve bu Hipodromun orta yerinde, bu dönemden kalma üç dikilitaş bulunur.
Yerebatan Sarayı Bizans döneminde yapılmış en önemli su sarnıçlarından biridir. En güzel Bizans devri eserlerinden biri sayılan Kariye Müzesi mozaik ve fresklerle süslü orijinal dekorunu muhafaza etmektedir. İstanbul'da görmeden edemeyeceğiniz bir başka mekan da Eyüp Camiidir. Burası, Eyüp Sultan'ı ziyaret edip manevi haz arayanlara güvercin sesleriyle her an cıvıl cıvıl bir ortam sunar.
İstanbul tarihsel yapıların yeniyle buluştuğu, yenilendiği bir şehirdir aynı zamanda. Kapalıçarşı labirentvari yapısıyla geçmişin hülyalı günlerinin izlerini taşımakta ısrar ederken bir yandan da modern dünyanın yepyeni ürünlerini serer önünüze; büyüleyici mücevherler, bakır eşyalar, halılar, çeşit çeşit deri ve süet giyim... Cazibesine kapılınca en ufak bir yorgunluk duymadan saatlerce dolaşabilirsiniz bu çarşıda.
Boğaz'da bir vapur gezisi, unutulmaz anılarınız arasına girecektir. Boğaz'ın iki yakasında sıralanan her birinden ayrı bir sevda masalının sulara yansıdığı asude ve emsalsiz yalılar, 20. yüzyılda yapılan lüks villalar, Dolmabahçe, Göksu ve Beylerbeyi Sarayları, Rumeli ve Anadolu Hisarları, balıkçı köylerinden kalma izler, lokantalar, çay bahçeleri, parklar, gece kulüpleri sizi büyüleyebilir. Aynı günde Karadeniz'in vahşi sahillerinde denize girip ardından Marmara'nın sakin kıyılarında bir çay bahçesinde bir fincan kahvenizi yudumlarken belki de tarihe geçecek anılarınızı kaleme alabilirsiniz.
Eşsiz tarihi ve kültürel geçmişi ve sayısız cazibesine ilave olarak modern oteller, istisnai lokantalar, gece kulüpleri, kabareler, tarihi çarşılar ve dükkânlar İstanbul'u konferans ve kongreler için dört dörtlük bir mekân yapmaktadır.
Yapmadan Dönmeyin
a) İstanbul'un dini mimari şaheserlerinden Süleymaniye Camiini ve Sultanahmet Camiini görmeden,
b) Ayasofya ve Kariye Müzesi ni ziyaret etmeden,
c) Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve Rumeli Hisarını gezmeden,
d) Boğaz'da ve adalarda vapur gezisi yapmadan,
e) Galata Kulesinden ve Pierre Loti'de İstanbul manzarası seyretmeden,
f) Sanat ve kültür etkinliklerini izlemeden,
g) Eğlence hayatını merak edip, görmeden,
h) Ortaköy pazarına uğramadan,
i) Büyükadada fayton turu yapmadan,
j) Boğazda, Kumkapıda, çiçek pasajında balık, kanlıcada yoğurt, Beyoğlunda profiterol yemeden,
k) Kapalıçarşı'da halı, mücevherat, deri giyim eşyaları, Mısır Çarşısında lokum, baklava, pastırma, şekerleme almadan,
l) Beyoğlunda ve tüm mega alışveriş merkezlerinde alışveriş yapmadan,
…Dönmeyin.
Müze ve Ören Yerleri
Arkeoloji Müzesi
Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı
Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı bünyesinde; dünyanın en eski bandosu olan Mehter bulunmaktadır. Mehter, müzenin açık olduğu günlerde 15:00-16:00 saatleri arasında iki seans halinde konser vermektedir. Her türlü konferans, panel, sergi, açık oturum gibi kültür, sanat ve bilimsel faaliyetlere açık "Kültür Sitesi" kompleksi yer almaktadır. Sanatçıların resim, fotoğraf gibi eserlerinin sergilendiği sergi salonu bulunmaktadır.
Askeri Müze
Dini bayramların birinci günü, yeni yılın ilk günü ile pazartesi ve salı günleri dışında her gün 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Askeri Müze; koleksiyonların zenginliği ve çeşidi açısından dünyanın önde gelen eski müzelerinden birisidir. Müzede yaklaşık bin yıllık dönemdeki Türk ve İslam devletleri ile muhtelif Avrupa devletlerine ait kesici ve savunma silahları, ateşli silahlar, toplar, atıcılık silahları tablolar, çadırlar, bayrak ve sancaklar, askeri kıyafetler, madalya ve nişanlar ile diğer etnografik eserler sergilenmektedir.
Atatürk Müzesi
Şişli'de Atatürk'ün oturduğu ev daha sonra onun anısına müzeye dönüştürülmüştür. Kişisel eşyaları sergilenmektedir.
Aya İrini Kilisesi (St. İrene)
İstanbul'da yapılan ilk kilisedir. Konstantin'in emri üzerine 4'üncü yüzyılda yapılmış, sonradan Jüstinyen zamanında restore edilmiştir. Yapı, Hıristiyanlık öncesi dönemi tapınağının üzerine inşa edilmiştir.
Ayasofya Müzesi
Büyük Saray Mozaikleri Müzesi
Mozaik Müzesi, Bizans imparatorlarının Büyük Sarayı'ndan kalmadır. 5. ve 6'ncı yüzyıl nadide mozaik döşemeler burada korunmaktadır.
Denizcilik Müzesi
Beşiktaş'tadır. Osmanlı denizcilik tarihine ait birçok ilginç eserler yanında, sultanların Boğazı geçerken kullandıkları "saltanat kayıkları" da sergilenmektedir.
Divan Edebiyatı Müzesi
Fethiye Müzesi (Pammakaristos)
Güzel Sanatlar Müzesi
Beşiktaş'taki Güzel Sanatlar Müzesi'nde 19. uncu yüzyılın sonundan günümüze uzanan döneme ait Türk resim ve heykel örnekleri yer almaktadır.
Havacılık Müzesi
Yeşilköy’dedir. Türk havacılığının gelişmesi teması üzerine kurulmuştur.
İmrahor Anıtı (İlyas Bey Camii) St. Studios Manastırı Hagios Ionnes Prodromos Bazilikası
Kariye Müzesi
1. yüzyıl eseridir ve "Hz. İsa" Kilisesi adıyla da anılır. İstanbul'da Ayasofya'dan sonra en önemli Bizans yapısıdır. İstanbul Edirnekapı yakınlarında yer alan mozaik ve freksleriyle ünlü bu kilise Bizans İmparatoru Alexius Komnenos'un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından yaptırılarak Hz. İsa'ya ithaf edilmiş daha sonra büyütülmüştür. Hz. İsa ve Hz. Meryem'in yaşantılarını sahneleyen mozaik ve fresklerinin çoğu 1305-1320 yıllarında yapılmıştır. II. Bayazıt döneminde camiye çevrilen kilise Cumhuriyet döneminde 1929'da restore edilmiş, mozaikleri meydana çıkarıldıktan sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. Bu arada, müze ziyareti sonrasında Kilise'yi çevreleyen ahşap evlerde, şehrin koşuşturan ortamından uzakta, rahat bir atmosfer içinde çay ve kahve sunulmaktadır.
Orhan Kemal Müzesi
Yakın edebiyatımıza ışık tutan Orhan Kemal için, Orhan Kemal Kültür Sanat Koordinatörlüğü katkıları ile İstanbul'da, Akarsu caddesi No:32 Cihangir 80060 adresindeki ev müze haline getirildi. Müzede Orhan Kemal'in fotoğrafları, ilk baskı kitapları, yabancı dilde yayınlanan kitapları, çalışma odası, kullandığı eşyalar ve giysileri sergilenmektedir.
Rumelihisarı Müzesi - Anadoluhisarı Müzesi - Yedikulehisarı Müzesi
Rahmi Koç Endüstri Müzesi
Hasköy'ün banliyösünde, Haliç kıyısında, daha önceleri Lengerhane adıyla anılan Osmanlı dönemi demir ve çelik işçiliğinin mekânı Rahmi Koç Endüstri Müzesi endüstrideki gelişmeleri sergilemektedir.
Sadberk Hanım Müzesi
Boğazdan yukarıya doğru, Büyükdere'nin kenar mahallesindeki, 19 uncu yüzyıl iki ahşap villayı Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonları doldurmaktadır. Önceden Türk süsleme sanatı örneklerinin sergilendiği bu özel müze yeni arkeolojik koleksiyonun eklenmesi ile daha da büyümüştür.
Şehir Müzesi
Yıldız Sarayı'nın bahçesindeki Şehir Müzesi'nde ise Osmanlı fethinden bu yana İstanbul'un tarihi ile ilgili belgeleri korumaktadır.
Tekel Müzesi
Topkapı Sarayı Müzesi
Türk Halıları Müzesi
İbrahim Paşa Sarayı'nın bulunduğu sokağın karşısındadır. Türkiye'nin her yöresinden toplanan çok güzel antika halı ve kilimler sergilenmektedir.
Türk - İslâm Eserleri Müzesi
Müzede Türk ve İslam sanatı eserleri sergilenmektedir. Bina, 1524'de Muhteşem Süleyman'ın Baş Veziri İbrahim Paşa tarafından ikametgâhı olarak yaptırılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminin en büyük özel konutudur. Bugün, zarif seramik koleksiyonlarının, minyatürlerin, hat sanatı örneklerinin, tekstillerin, en eski halıların yanında ağaç oyma eserlerin sergilendiği bir mekândır.
Türbeler Müzesi
Yıldız Sarayı Müzesi
Yerebatan Sarnıcı
Bizans Sarnıcı olarak da anılan sarnıç, Ayasofya'nın yakınındadır. Büyük salonun ince tuğla kemerleri 136 adet korint stili sutünla desteklenmektedir.
Diğer Tarihi Yapılar
Kent Surları
Günümüzde “sur içi” olarak adlandırılan ve tarihi İstanbul Yarımadası’nı oluşturan kısmın etrafı tamamen surlarla çevriliydi. Ancak, tarih boyunca İstanbul’un etrafına yaptırılan çeşitli surların büyük kısmı günümüze ulaşamamıştır. İlk surlar, kentin kuruluş tarihlerinde (M.Ö. 657) yaptırılmıştır. Sirkeci yakınlarından başlayarak Sarayburnu ve Marmara kıyılarını takip eden bu surlar, bugün Ayasofya’nın bulunduğu tepelere kadar ilerliyordu. Roma İmparatoru Septimius Severus (193-211), kenti işgali sırasında bu surları yıktırmış, daha sonra Sarayburnu ve Sultanahmet Meydanı’nı içine alarak Ayasofya yakınlarında son bulan bir sur yaptırmıştır. Büyük Constantinus döneminde (306-337), Marmara kıyısından başlayarak Haliç’e kadar uzanan şehir, üçüncü kez surlarla çevrilmiştir. Constantinus surlarından günümüze ulaşan tek kalıntı Cerrahpaşa’da Ese (İsa) kapısıdır. II. Theodosius döneminde, 413 yılında yapımı tamamlanan surlar, Constantinus surlarının bitiminden başlayarak, Kara Surları, Haliç Surları ve Marmara Surları şeklinde üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Kara Surları, Ayvansaray’da Haliç kıyısından başlayıp, Yedikule’de Marmara Denizi’ne kadar yaklaşık 6,5 km. uzunluğundadır. Günümüze en sağlam ulaşan kara surları çifte duvar ve hendekten oluşmaktadır. 400 kadar kulesi, 46 kapısı bulunan surlar 15-18 m. genişliğinde, 10-12 m. derinliğinde hendeklerle korunuyordu. Hendeklerin ardında aralıklı burçlarla desteklenmiş 7,50 m. yüksekliğinde ön sur, arkasında 4,50 m. genişliğinde, 15 m. yüksekliğinde ana sur bulunmaktadır. Belirli aralıklarla kare veya çokgen kulelerle güçlendirilmiştir. Taş ve tuğla örgülü kalın duvarların içi moloz taş dolguludur. Karasur kapılarının en görkemlisi Yedikule surlarındaki Altınkapı’dır.
Haliç Surları, Ayvansaray’dan başlayıp, bütün Haliç boyunca Sarayburnu’na kadar uzanmaktaydı. Yaklaşık 5,5 km. uzunluğunda tek duvardan oluşan surlardan günümüze çok az iz kalmıştır.
Marmara Surları ise, Sarayburnu ve Yedikule arasındaki sahil şeridi boyunca uzanmaktaydı. Kenti, denizden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmış olan surların uzunluğu 8,5 km. olup, çokgen ve dörtgen burçlarla güçlendirilmiştir.
Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca depremler, yangınlar ve kuşatmalar nedeniyle tahrip olan surlar günümüze değin pek çok onarım görmüştür.
Kız Taşı
Fatih ilçesi, Malta semtinde bulunmaktadır. 10 m. yüksekliğindeki granit sütun üç basamaklı bir kaide üzerine yerleştirilmiştir. Fatih Camii’ne bakan yüzünde kanatlı mitolojik figürler bulunmaktadır.
Hipodrom
Günümüzde Sultanahmet Meydanı’nın bulunduğu alanda kurulmuş olan Hipodromun inşasına Roma İmparatoru Septimius Severus döneminde (M.S. 193-211) başlanmıştır. Daha sonra I. Constantinus zamanında İmparatorluğun değişik bölgelerinden getirilen eserlerle süslenmiş olan Hipodrom anıtsal bir yapı haline getirilmişti. O dönemde atlı araba yarışlarının düzenlendiği yapı, yaklaşık 100.000 seyirciyi alabilecek oturma kapasitesine sahipti. Hipodrom bir yarış alanı olmasının yanı sıra, ayaklanmaların başladığı ve savaş ganimetlerinin toplandığı önemli bir mekândı.
Bu yapıdan günümüze, çevresinde atlı yarış arabalarının dönüş yaptığı spina adı verilen eksen üzerinde bulunan anıtlardan üçü kalmıştır.
Medreseler
Rüstem Paşa Medresesi
Cağaloğlu’ndadır. Medrese mimarisinde özgün bir denemedir. Sinan, bu yapıyı 1550’de Rüstem Paşa için yapmıştır. Dış duvarlar sekiz köşelidir. Avlu çevresinde 22 oda ve bir dershane-mescit yerleştirilmiştir.
Koca Sinan Paşa Medresesi
Divanyolu’ndadır. 1594’te yaptırılmıştır. Bağımsız medrese yapılarının anıtsal ve güzel örneklerindendir. Günümüzde İktisat Fakültesi’dir. Medresenin yanında sebil ve türbe vardır.
Kuyucu Murat Paşa Medresesi
Vezneciler’dedir. 1606-1610 arasında yapılmıştır. Dar bir alana medrese, dershane-mescit, sebil, türbe, sübyan mektebi ve dükkânlar yerleştirilmiştir. Düzgün kesme taştan bir yapıdır. Büyük ölçüde onarılmış, kubbesi çatıya dönüştürülmüştür.
Abdülhalim (Ankaravi) Medresesi Belediye Sarayı yanındadır. 1707’de yapılmış, 1958-1960’ta onarılmıştır. Dar bir avlu çevresinde, iki katta 13 oda ve bir dershaneden oluşan küçük bir yapıdır. Avluyu çevreleyen revaklar, manastır ve aynalı tonoz örtülüdür.
Hasan Paşa Medresesi
Beyazıt’tadır. 1745’te Mimar Çelebi Mustafa yapmıştır. Barok üslupta yapıların ilk örneklerindendir. En önemli özelliği iki katlı oluşudur. Altta sebil ve dükkânlar vardır.
Sinagoglar
Galata’da Büyük Hendek Caddesi üzerindeki Sinagogun adı “Barış Vahası” anlamına gelmektedir. 25 Mart 1951 tarihinde açılışı yapılan bu sinagog, halen İstanbul’un en modern ve görkemli sinagogu olup, düğün, bar, mitzva (ergenlik töreni) ve cenaze gibi birçok dini törene veya Hahambaşılık İs’ad törenlerine sahne olmuştur.
Yanbolu Sinagogu
Makedonya’nın Yanbolu Kasabası’ndan göç edenlerin kurup, adını verdikleri Balat’taki sinagog, yörenin halen hizmette olan ikinci tarihi Musevi yapıtıdır. Sinagogun toprak boyalı tavan tezyinatındaki tabloların Yanbolu Kasabası’nı resmettiği ifade edilir.
İtalyan Sinagogu
Galata’da Şair Ziya Paşa yokuşu üzerindedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan, özellikle İtalyan ve Avusturya tebaalı Musevilerin kurduğu bu sinagog, 1886 yılında hizmete girmiştir. Gotik stilde cephesi ve mermer merdivenleri ile görülmeye değer bir sanat eseridir.
Aşkenazi Sinagogu
Sayıları 1.000’in altına düşen Aşkenaz ritine mensup Musevilerin, bir zamanlar İstanbul’da bulunan birkaç sinagogundan halen hizmette kalan tek sinagogdur. Galata’da Yüksek Kaldırım Caddesi’nde bulunan sinagog, Avusturya kökenli Aşkenazlar tarafından yaptırılmış olup, Avrupa stili cephesi ve Polonya etkili tahta pagoda stilindeki Ehal ve Teva’sı (dua kürsüsü) ile geleneksel Seferad ve Romaniot sinagoglarından farklı bir görünüm arz eder.
Zülfaris Sinagogu
Galata’da bulunan ve 17. yüzyıldan beri mevcut olan bu sinagogun bugünkü binası 19. yüzyıla aittir. Neve Şalom Sinagogu inşa edilmeden önce bir çok dini törenin icra edildiği bu sinagog, birkaç yıldan beri fiili hizmette bulunmamaktadır. Ancak, 1992 yılı kutlama etkinlikleri programı içinde sinagogun dini yapı kimliği kaybedilmeden “500 Yıllık Huzurlu Yaşam Müzesi’ne” dönüştürülmesi kararlaştırılmıştır.
Ahrida Sinagogu
Balat'ta bulunan sinagog Makedonya'nın Ahri kasabasından göç edenler tarafından 15. yy.da kurulmuştur. Gemi pruvası şeklindeki Teva'sı (dua kürsüsü) bazılarına göre Nuh'un gemisini, bazılarına göre de Sefarad göçmenlerinin İspanya'dan Osmanlı limanlarına getiren Osmanlı kadırgalarını simgeler. 500 yılı aşkın bir süre, sürekli hizmet veren Ahrida sinagogu birkaç kez yanmış ve yeniden inşa edilmiş veya tamir görmüş olup 500 yıl etkinlikleri programı çerçevesinde rastlanabilen en eski görünümü olan Lale Devri barok stilinde restore edilmiştir.
Hanlar
Balkapanı Hanı
Yeni Cami’yle Küçükpazar arasındadır. İstanbul hanlarında görülen yapımı biçimi yanında, Bizans yapı tekniği gösteren tek örnektir. Yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Mimari üslubuyla 16. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Tek avlulu, iki katlı ticaret hanları planında, özgünlüğünü koruyabilmiş bir yapıdır.
Burmalı Hanı
Eminönü, Rüstem Paşa Mahallesi’ndedir. Rüstem Paşa, 1556’da Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Mahkeme yapısı olup, daha sonra han olarak kullanılmaya başlanmıştır. U biçimi planlı, avluludur. Taş ve tuğla örgü düzeninde, revaklı iki katlı bir yapıdır.16. yüzyılın külliye hanları dışında kalan örnekleri arasında Büyük Çorapçı Hanı (Mahmutpaşa), Kurşunlu Hanı (Galata), Leblebici Hanı (Eminönü) sayılabilir. Bu yapılar tek avlulu, iki katlı hanlar grubundandır.
Büyük Valide Hanı
Çakmakçılar Yokuşu’nda, Tarakçılar Sokağı karşısındadır. Yazıtsızdır, kaynaklarda 17. yüzyıl yapısı olduğu, IV. Murat’ın annesi Kösem Sultan’ın yaptırdığı bilinmektedir. İki katlı, üç avlulu planıyla han mimarisinin gelişimini belgeleyen önemli bir yapıdır. Önemli bir bölümü yıkık haldedir.
17. yüzyıl han mimarisinin öbür örnekleri arasında Vezir Hanı (Çemberlitaş), Yelkenciler Hanı (Galata), Kızıl Han (Eminönü) sayılabilir. Bu yapılar da geleneksel Osmanlı hanları mimarisinde, bir ya da iki avlulu, iki katlıdır.
Ali Paşa Hanı
Küçükpazar’dadır. Yazıtsızdır, mimarı bilinmemektedir. Kaynaklarda 18. yüzyılda Çorlulu Ali Paşa’nın yaptırdığı bildirilmektedir.
İki katlı, tek avlulu hanlar planında, duvarları kesme taş ve tuğla karışımı bir yapıdır. Ayrıca, Ali Paşa adıyla iki han da Kapalı Çarşı’da bulunmaktadır.
Büyük Yeni Hanı
Çakmakçılar Yokuşu’nda, Çarkçılar ve Sandalyeciler arasında yer almaktadır. Kaynaklardan, III. Mustafa döneminde 1764’te yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Dış yüzeyde ilk kat kesme taş, üst iki kat ise taş ve tuğla örgü düzenindedir. Uzun dikdörtgen planında, iki avlulu, üç katlı bir yapıdır. Yalın, özgünlüğünü koruyabilmiş bir yapıdır.
Cebeci Hanı
Kapalı Çarşı’da yer almaktadır. Yazıtsızdır ve mimarı bilinmemektedir. Yapıda tuğla ve taş işçiliğinin çok geliştiği görülmektedir. Özellikle revak kemerleri ve kubbelerdeki tuğla işçiliği ilginçtir. Mimari özellikleriyle 18. yüzyıla tarihlendirilmiştir.
Çuhacı Hanı
Nurosmaniye Camii yakınındadır. Vakıf kayıtlarına göre, 18. yüzyılda Damat İbrahim Paşa yaptırmıştır. Düzgün dikdörtgen planlı, bir avluludur. Taş ve tuğla işçiliğindeki üstünlük, yüzlerdeki çıkma konsollar yapıya zengin bir görünüm kazandırmıştır. Özgün biçimini koruyabilmiş yapılardandır.
Hasan Paşa Hanı
Beyazıt-Aksaray yolu üstündedir. Seyyid Hasan Paşa 1740’ta Mimar Mustafa Çelebi’ye yaptırmıştır. İki katlı, tek avlulu yapı, kentteki az sayıda konuk hanlarından biridir. Kalıntılardan giriş yanlarındaki Rokoko çeşme ve sütunların mermerden olduğu sanılmaktadır. Bu özelliğiyle İstanbul’un öbür hanlarından ayrılmaktadır.
Kalcılar Hanı
Kapalı Çarşı bölgesindedir. Mimari üslubu ve tekniğiyle 18. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kentin tek avlulu, iki katlı ticaret hanlarındandır, yalnızca bir bölümü üç katlıdır.
Küçük Yeni Hanı
Çakmakçılar’dadır. Yaptıranı ve mimarı bilinmemektedir. Tek avlulu, üç katlı hanlar grubundandır. Katlarda, revakları taşıyıcı payelerin tuğladan yapılmış olması ilginçtir.
Saksı Hanı
Galata’dadır. Mimarisi ve yapım tekniğiyle İstanbul hanlarından ayrılmaktadır. Bir Ceneviz yapısının ticaret hanına dönüştürüldüğü sanılmaktadır. Avlusuz, iki katlı bir yapıdır.
Serpuş Hanı
Galata’daki avlusuz hanlardan biridir. Bir Bizans yapısının temelleri üstüne 18. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Dış duvarlar taş ve tuğla örgü düzeni ve sivri kemerli pencereleriyle dönemin Osmanlı Hanları görünümündedir.
Taşhan
Laleli’dedir. Sipahiler Hanı, Çukurçeşme Hanı, Katırcıoğlu Hanı adlarıyla da bilinmektedir. Sipahilerin barındırılması için 1763’te III. Mustafa tarafından yaptırılmıştır.Kimi yerleri yıkık olmakla birlikte özgünlüğünü koruyabilmiş, iki katlı, üç avlulu bir yapıdır. İstanbul’daki askeri nitelikli ve ön yüzü tümüyle taş örgü düzeninde tek handır.
Yıldız Hanı
Mahmutpaşa Yokuşu’ndadır. 1817 tarihli yazıtından, kentin bu dönemde yapılmış az sayıdaki yapılarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Tek katlı, üç avlulu bir yapıdır. Duvarlar düzgün kesme taş ve üç dizi tuğla düzenindedir. Düşey çıkmalarla yapının dış yüzlerinde devingenlik sağlanmıştır.
Çarşılar
Sahaflar Çarşısı
Beyazıt Meydanı’nda bulunan Sahaflar Çarşısı’nda değişik konularda her çeşit kitap satılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde bu çarşıda, el yazması kitaplar satılmaktaydı. İbrahim Müteferrika’nın matbaada basılan kitapları piyasaya sürmesiyle bu anlayış terk edilmiştir. Günümüzde bu çarşının ortasında İbrahim Müteferrika’nın bir büstü bulunmaktadır.
Bakırcılar Çarşısı
Şimdiki İstanbul Üniversitesi merkez binası bahçesinin doğu ve kuzey duvarları altında bir sıra dükkân halindedir. Burada el yapımı bakır işleri, hediyelik eşya mağazaları bulunmaktadır.
Mısır Çarşısı
Eminönü’nde, Yeni Cami’nin arkasında bulunmaktadır. 1660 yılında Osmanlı Sultanı IV. Mehmet’in annesi Turhan Sultan tarafından yaptırılmıştır. Kesme taş ve tuğladan inşa edilen çarşıda bulunan yüze yakın dükkânda, çeşitli baharatlar, çiçekler ve evcil hayvanlar satılmaktadır.
Yüzölçümü olarak Kapalı Çarşıdan daha küçük olmakla birlikte, özellikle yabancı turistlerin uğramadan geçemediği, ilgi odağı mekânlardan birisidir. Tıpkı Kapalı Çarşı’da olduğu gibi, Mısır Çarşısı’nın da iki ana kapısı Eminönü ile Sultanahmet arasında bağlantı kurmaktadır. Yan kapıları ise Yeni cami, Tahtakale, Mercan, Yemiş İskelesi ve Süpürgeciler’e çıkış vermektedir.
Kapalı Çarşı
Çarşı, Mahmut Paşa Yokuşu ile Beyazıt Camii arasındaki alanda uzanmaktadır. Yapının ilk bölümleri, Fatih Sultan Mehmet döneminde 15. yüzyılda Vezir Mehmet Paşa tarafından yapılmaya başlanmıştır. Daha sonraki dönemlerde çıkan yangınlar ve yer sarsıntıları ile tahrip olan çarşı, yapılan onarım ve eklentilerle yeniden kullanıma çevrilmiştir.
Çarşının üstü ve etrafı kapalı olduğundan “Kapalı Çarşı” olarak anılmaktadır. Geniş bir arazi üzerinde kurulu bulunan çarşıda, 3.000’e yakın dükkân ve 60 sokak bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde her sokak, orada yoğunlaşan zanaat gurubuna göre (kuyumcular, terlikçiler, aynacılar vb.) isimlendirilmiştir.
Günümüzde, çarşı içinde her meslek gurubuna ait dükkânlar bulunmaktadır.
Feshane
Feshane, II. Mahmut tarafından 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılıp, yerine ikame edilen orduya giysi dikmek amacıyla kurulmuştur. Bugün restorasyon çalışmaları sonucu çok amaçlı bir tesis olarak hizmet vermektedir.
Garlar
Sirkeci Garı
Sirkeci Garı, 1890 yılında, Avrupa’dan gelişi dört gözle beklenen Şark Ekspresi için yapılmıştır. Garın tasarımını, İstanbul’da bulunan çok sayıdaki mimari geleneği ustaca bağdaştıran Alman Mimar Jasmund yapmıştır. Sıralı taş ve tuğlalarla örülmüş Bizans stili duvarı, Selçuklu tarzı oymalı bir kapı ve İslam geleneğine uygun at nalı biçimli kemerli pencerelerle birleştirilmiştir. Bugün Trakya’ya ve çeşitli Avrupa şehirlerine Sirkeci Garı’ndan kalkan trenler mevcuttur. Garın içinde bir de kahvehane bulunmaktadır.
Haydarpaşa Garı
Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme süreci içinde II. Abdülhamit, demiryollarının önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. Padişah, demiryolu yapımı için gerekli kaynağı bulamayınca, yardım için Alman müttefiği Kayzer II. Wilhelm’e başvurdu ve Deutsche Bank, demiryolunun yapımı ve işletmesine yatırım yapma kararı aldı. 1898’de Alman mühendisler, uzak yörelere uzanan demiryolunun inşaatına başladılar. Bu sırada bir dizi gar binası da inşa edildi. Bunların en büyüğü olan ve deniz kıyısındaki konumu, azametli yapısı ile etkileyici bir havası olan Haydarpaşa Garı 1908 yılında tamamlandı ve hala hizmet vermektedir.
Taksim Cumhuriyet Anıtı
Taksim Meydanı’nda bulunan anıt yapının alan düzenlemeleri ve kaidesi Mimar Monceri tarafından gerçekleştirilmiştir. Anıtın heykeltıraşlık eserleri İtalyan Heykeltıraş Canonica tarafından 1928 yılında yapılmış ve İtalya’dan gemiyle İstanbul’a getirilerek günümüzdeki yerine yerleştirilmiştir. Anıtın Harbiye yönüne bakan yüzünde Kurtuluş Savaşı, Taksim yönüne bakan yüzünde ise Cumhuriyet Türkiye’si betimlenmektedir. Diğer yüzlerde ise ellerinde sancak tutan Türk asker heykelleri bulunmaktadır. Anıt 8 Ağustos 1928 tarihinde açılmıştır.
Çeşmeler
Sultanahmet Çeşmesi (III. Ahmet Çeşmesi)
Topkapı Sarayı’nın Bab-ı Hümayunu önündeki III. Ahmet Meydan Çeşmesi (1729) dört köşesinde sebiller ve cephelerinin ortasındaki çeşmelerle simetrik düzenli bir yapıdır. Zengin ve renkli dekorasyonu, taş ve bronz işçiliği, geniş saçaklarıyla Lale Devri’nin en karakteristik anıtlarından biridir.
Tophane Çeşmesi
Tophane Meydanı’ndaki çeşme 1732’de I. Mahmut tarafından Hassa Başmimarı Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Rokoko tarzı cephe süslemeleri ilgi çekicidir.
Beykoz İshak Ağa Çeşmesi
İstanbul’da Beykoz ilçesindedir. Türkiye çapında en güzel çeşme anıtlarımızdan birisidir.
Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi
1732’de Sultan I. Mahmut tarafından annesi Saliha Sultan adına yaptırılmıştır.
Ayazma Çeşmesi
Üsküdar’da Ayazma Camii avlusundadır. 18 yüzyılda III. Mustafa tarafından yaptırılan çeşme devrin mimari özelliklerini taşır.
Üsküdar III. Ahmet Çeşmesi
Üsküdar’da iskele meydanında yer alır. 1728 yılında yapılmıştır. Ahşap çatılı ve dört yüzlü bir meydan çeşmesi olup, mimarlık, hattatlık, taş işçiliği ve şiir sanatının bir şaheseridir.
Göksu Çeşmesi
Sultan III. Mustafa’nın eşi ve III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Köprüler ve Boğaziçi
Asya–Avrupa Kıtaları arasında yer alan İstanbul Boğazı, Boğaziçi olarak adlandırılmaktadır. 32 km. uzunlukta olan boğazın en dar yeri 660 m. ile Hisarlar arasıdır. En geniş yeri ise Büyükdere önleridir. (3.3 km.) Sularının derinliği 50 m. ile 120 m. arasında değişir. Suları, üstten saatte 3–4 km. hızla kuzeyden güneye akmaktadır.
Boğaziçi’ni gezmenin iki yolu vardır. Karadan otomobille veya turistik seferler yapan vapurlarla sahiller görülebilir. Eminönü’nden kalkan Boğaziçi Vapurları her iki yakadaki iskelelere uğrayarak Boğazın sonuna kadar gidip, dönmektedirler.
1973 ve 1988 yıllarında inşa edilmiş olan iki asma köprüyle Boğaz’ın iki yakası karadan birleştirilmiştir.
Galata Köprüsü
Galata Köprüsü, eski İstanbul’u Haliç üzerinden, Galata ve Beyoğlu semtlerine bağlar.1845 yılında Sultan Abdülmecit’in annesi, burada ahşap bir köprü yaptırtmıştır. Daha sonraları bunun yerine demir bir köprü konmuştur.1910-1912 yıllarında bir Alman firmasına bugünkü köprü yaptırılmıştır. Köprü, 22 tane yüzen duba üzerindedir.
Orta kısmı gece saat 02.00 ile 04.00 arasında açık tutulmakta ve gemilerin Haliç Limanı’na giriş–çıkışı sağlanmaktadır. Galata köprüsünden başka Haliç üzerinde kurulmuş olan Atatürk Köprüsü ve Haliç Köprüsü vardır. Karaköy Meydanı’ndan Atatürk Köprüsü’ne doğru giden caddenin başında, Beyoğlu’na çıkan, tarihi tünel bulunur.
Adalar
Büyükada
Adaların içinde en büyük ve en gelişmiş olanıdır. Eskiden kral ve prenslerin sürgün yeri olarak kullanıldığı için Prens Adası adı ile de anılmaktadır.
Tepeleri kaplayan çam ormanları, bahçe içindeki köşkleri ve kıyıdaki klasik sivil mimari örneği olan yapılarının yanı sıra, bir özelliği de motorlu araç trafiğinin olmamasıdır. Adanın, ilk yerleşkesi iskelenin üst kısmına düşen kuzeydoğu yamaçları ile bu kesimdeki yalı boyudur. Yörükali Koyu, Nizam Koyu, Karacabey Koyu, adanın belli başlı plajlarıdır.
Burgazada
Büyükada’ya oranla daha sakindir. Burgazada, Sait Faik ile ünlüdür. Sait Faik Abasıyanık’ın yaşadığı ev, müze haline getirilmiştir. Burada, ünlü yazarın eşyaları ve kitapları sergilenmektedir. Bu evin bulunduğu Burgaz Çayırı Sokak’tan yukarı doğru çıkılınca adanın en yüksek noktası olan Hristo Tepesi’ne gelinir. Burada manastır kalıntıları ve arasındaki kilise görülebilmektedir.
Burgazada’da Gönüllü Sokak, ada mimarisini yansıtan sağlı sollu eski köşkler, Cennet Bahçesi, Aya Yorgi Kilisesi, terk edilmiş Dimitrakopulo Köşkü görülür.
Heybeliada
Heybeliada, mütevazı bir kasaba havasındadır. Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi Komutanlığı uzun yıllar buradaydı. Deniz Harp Okulu, Tuzla’ya taşındıktan sonra sadece Deniz Lisesi Komutanlığı kalmıştır.
Ruhban Okulu, Aya Triada Manastırı adadaki eski yapılar arasındadır. Ruhban Okulu’nun şimdiki adı Heybeliada Rum Erkek Lisesi’dir. Okulun açılış tarihi 1200 yıllarına uzanmaktadır. 1971 yılında liseye dönüştürüldüyse de hiç öğrencisi yoktur.
Alman Koyu yakınında ise Terki Dünya Manastırı bulunmaktadır. Ayrıca, ünlü yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yaşadığı ev Heybeliada’dadır. Ev, bugün, müze olarak düzenlenerek, ziyarete açılmıştır.
Camiler
Arap Cami
Galata’da olan cami 717 yılında Arapların kenti kuşatması sırasında yapılmıştır. Latin egemenliği sırasında Dominikus rahiplerine verilmiştir. Dikdörtgen planlı ve 22 sütuna dayanan ahşap tavanla örtülüdür. Mihrap duvarına bitişik çan kulelerine benzeyen dört köşe minare ve altından geçen dehliz caminin belirgin özellikleridir. Duvarları kesme taş ve tuğla dizilidir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında tekrar camiye dönüştürülen kilise, 1734, 1868 ve 1913 yıllarında onarılmıştır. 1913 yılındaki onarımda son cemaat yeri eklenmiştir. Mihrap ve minberi mermerdendir. Arkasındaki avluda, sekiz mermer sütunlu, kubbeli şadırvan vardır.
Küçük Ayasofya Cami
Sultanahmet’te Küçük Ayasofya Caddesi’nde bulunan yapı, 527 yılında I. Iustinianus tarafından Hagios Sergios ve Hagios Bakhos adına yapılmıştır. II. Bayezit zamanında, Hüseyin Ağa camiye çevirtmiştir. 1946 yılında onarılmıştır. Dörtgen planlı bir yapıdır. 19 m. yüksekliğindeki kubbesi sekiz ayaküstüne oturmuştur. Yeşil ve kırmızı mermerden 34 sütunu vardır. Beş kubbeli, altı sütunlu son cemaat yeri sonradan yapılmıştır. Camiye çevrildiğinde yapılan tek şerefeli minare, yapının sağındadır.
Bodrum Cami
Laleli’de bulunan cami 8. yüzyıl yapılarındandır. Haç planlı olup, 1911 Aksaray yangınında yıkılmıştır. III. Murat döneminde, Mesih Paşa camiye çevirtmiştir. Yapının altındaki bodrumda birçok Bizans İmparatoru ve yakını gömülüdür.
Kelenderhane Cami
Vezneciler’de bulunan cami 9. yüzyılda Diyakonissa Kilisesi olarak yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilerek, ordudaki “kalender” denilen dervişlere ayrılmıştır. Bu nedenle “Kalenderhane” adı verilmiştir. 18. yüzyılda büyük ölçüde onarılan yapının son onarımı 1972 yılında yapılmıştır.
Fenari İsa Camii (Konstantin Lips Manastırı)
Vatan Caddesi’nde bulunan yapıyı Patris ve Drungarios Konstantinos Lips 907 yılında yaptırmışlardır. Doğu duvarındaki yazıttan, Meryem’e adandığı anlaşılmaktadır. Latin işgalinde yağmalanan kilise, sonradan onarılmıştır. 1282 yılında, VIII. Mikhael’in hanımı Theodora manastırı onartarak, güneyine Ioannes Podromos’a adanan bir kilise yaptırmıştır. II. Bayezit döneminde, Fenari Alaeddin, cami ve zaviye haline getirmiştir.
Vefa Kilise Camii (Hagios Theodoros Kilisesi)
11. yüzyılda yapılmıştır. Hagios Theodoros Kilisesi olduğu düşünülmektedir. İki ayrı dönemin mimari özelliklerini taşımaktadır. İstanbul’un alınmasından sonra, Şemseddin Molla Gürani camiye çevirtmiştir.
Koca Mustafa Paşa Camii (Haghios Andreas Kilisesi)
Cerrahpaşa’da, Hagios Andreas adına yapılmış kilisedir. İlk yaptıranı ve yapım tarihi bilinmemektedir. İkonoklast dönemin ardından I. Basileos kiliseyi onartmıştır. Latin egemenliğinden sonra, VIII. Mikhael’in yeğeni Teodora Raouleina kilise ve manastırı yeniden yaptırmıştır. İstanbul alınınca, 1491 yılında Koca Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.
Gül Camii
Unkapanı ile Ayazkapı semtleri arasındadır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. II. Selim döneminde camiye çevrilmiştir. Duvarları tuğla ve taş sıralıdır. Haç planlı yapının pencereleri, büyük kemerleri ve basık kubbesi Türk yapı sanatının özelliklerindendir. Kilise, planı ve doğu yüzünün yan apsislerindeki tuğla bezemeleri ile 14. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.
Murat Paşa Camii
Aksaray Meydanı’ndadır. Kentin en eski camilerinden olup, 1471-1472 tarihli yazıtı vardır. Yan bölümlü camilerin son örneklerindendir. İki kubbeli yapının ortası yüksek, yan bölümler ise alçaktır. Son cemaat yeri 6 kubbelidir. Duvarlar iki dizi tuğla, bir dizi ince kesme taş düzenindedir.
Molla Aşki Camii
Balat semtindedir. Fatih döneminin bilim adamı ve şairlerinden Aşki Mehmet Efendi yaptırmıştır. Son cemaat yeri ile minare ve minberi, 1735 yılında İstanbul Kadısı Abdüllatif Efendi’nin kızı Fatma Hanım ekletmiştir. Yapının duvarları kâgir, çatısı ahşaptır. Minaresi taş ve tuğla örgü düzenindedir.
Hırkai Şerif Camii
Atikali semtinde bulunan camiyi 1850 yılında Sultan Abdülmecit yaptırmıştır. Mihrap önündeki kubbeli bölümde, Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye verdiği hırkası korunmaktadır. Kesme taştan, sekiz köşeli yapı, pencereli bir kubbeyle örtülüdür. Mihrap ve minber al somaki mermerdir.
Zühtü Paşa Camii
Kadıköy, Kızıltoprak’tadır. 1884 yılında Ahmet Zühtü Paşa yaptırmıştır. Taş yapıya basamaklarla çıkılmaktadır. Tek şerefeli, kısa, kalın minaresi vardır. Camiyle cadde arasındaki hazirede Zühtü Paşa ve yakınları gömülüdür.
Altunizade Camii
Bağlarbaşı’yla Kısıklı arasındadır. 1865 yılında ilk Ayan Meclisi üyelerinden İsmail Zühtü Paşa yaptırmıştır. Taştan, tek kubbeli, barok üslupta bir yapıdır. Önünde kapalı son cemaat yeri, sağında tek şerefeli minaresi vardır. Avlu kapısıyla, mihrap duvarında Hattat Mehmet Rasim’in 1865 tarihli kitabeleri yer almaktadır.
Ortaköy Camii
Ortaköy İskelesi yanındadır. Sultan Abdülmecit 1853 yılında Mimar Karabet Balyan’a yaptırmıştır. 1960-1972 yıllarında onarılmıştır. Tek kubbeli, iki ince minareli, barok üslupta bir yapıdır. Duvarları ak kesme taş, mihrap mozaik ve mermer, minberi somaki mermerdendir.
Nusratiye Camii
Tophane’dedir. II. Mahmut, 1825-1826 yıllarında Mimar Kirkor Balyan’a yaptırmıştır. Yapı, baroktan ampir üsluba geçişin ilk örneklerindendir. Bu yüzden iki üslubun da özelliklerini taşımaktadır. Kare planlı, tek kubbeli bir yapıdır. Dıştan, kubbenin köşelerine barok üslupta kuleler yerleştirilmiştir. Son cemaat yerini dört köşe mermer sütunlara oturan üç kubbe örter. İki ince minare, ikişer şerefeli ve yivlidir. Cami dışındaki iki sebil ve şadırvan Türk mimarisinin özgün örneklerindendir.
Beylerbeyi Camii
Sultan I. Abdülhamit tarafından 1778 yılında Mimar Tahir Ağa’ya yaptırılmıştır. Kesme taştan tek kubbeli bir yapıdır. Talik yazılı üç yazıtı vardır. 1968 yılında minaresi, son cemaat yeri onarılmıştır. Maun ağacı minberi, fildişi kakmalıdır. Caminin yanındaki çeşmeyi 1811 yılında Sultan II. Mahmut yaptırmıştır.
Ayazma Camii
Üsküdar’dadır. III. Mustafa, 1760 yılında Mimar Mehmet Tahir Ağa’ya yaptırmıştır. 1964 yılında onarılmıştır. Barok üslupta, merkezi tek kubbeli bir yapıdır. Son cemaat yeri 8 sütuna oturan 3 kubbeyle örtülüdür. Sol kapı üstündeki 1760 tarihli talik yazılı kitabe, Hattat Veliyüddin tarafından yazılmıştır. Mihrap, al somakiden, oymalı minber ise renkli mermerdendir. Doğudaki hünkâr mahfilinin duvarları İtalyan çinileriyle kaplıdır. Cami içindeki yazılar, Hattat Seyyid Mustafa’ya aittir.
Zeynep Sultan Camii
Gülhane Parkı’nın karşısındadır. 1769 yılında Sultan III. Ahmet’in kızı Zeynep Sultan tarafından yaptırılmıştır. Klasik üsluptaki yapının mimarı, Mehmet Tahir Ağa’dır. Ana mekân, duvarlara oturan tek kubbe, son cemaat yeri beş kubbeyle örtülüdür. Haziresinde Zeynep Sultan, Alemdar Mustafa Paşa ve dönemin önde gelen kişileri gömülüdür. Avlu kapısı yanında Sultan I. Abdülhamit sebili vardır.
Bali Paşa Camii
Fatih semtindedir. 1504 yılında Bali Paşa ve hanımı Hüma Hatun tarafından yaptırılmıştır. Hüma Hatun Camii de denilmektedir. 1935 ve 1958 yıllarında onarılmıştır. Kesme taştan yapı, 12 m. çapındaki kubbeyle örtülüdür. 1504 tarihli kitabesinde şair Kenan Hüdai’nin dizeleri yer alır. Caminin yakınında Neccar Mehmet ve Hüsrev Paşa’nın türbeleri bulunmaktadır.
İskender Paşa Camii
Fatih semtindedir. İskender Paşa’nın 1503 yılında yaptırdığı cami, 1937 yılında onarılmıştır. Terkim Camii de denilmektedir. Kesme taş yapının ana mekânı tek, son cemaat yeri üç kubbelidir. Avluda mermer şadırvan vardır.
Rüstem Paşa Camii
Eminönü’nde, Hasırcılar Çarşısı’ndadır. Sadrazam Rüstem Paşa, 1561’de Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Altta 16 dükkân bulunan caminin dikdörtgen planlı ana mekânı, dördü bağımsız, dördü de duvara bitişik 8 ayağa oturan büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülüdür. Yanlardaki üç bölümlü, tonoz örtülü mekânlarla genişlik sağlanmıştır. Dıştan yalın ve süslemesiz bir yapıdır. Son cemaat yerinden başlayarak iç mekânı kaplayan çini süslemeler, renk ve motifleriyle Osmanlı çini mimarisinin en zengin örnekleridir.
Rum Mehmet Paşa Camii
Üsküdar’dadır. Kitabesinde 1471-1472 yıllarında Rum Mehmet Paşa’nın yaptırdığı bildirilmektedir. Ana mekân büyük kubbe, mihrap yarım kubbeyle örtülüdür. Ahşap işçiliği yönünden özgün yapılardandır. Caminin arkasındaki Rum Mehmet Paşa Türbesi, 8 köşeli, kesme küfeki taştan, sağır kubbeli bir yapıdır.
Ağa Camii
Beyoğlu, İstiklal Caddesi’ndedir. 1597’de Hüseyin Ağa yaptırmıştır. 1934 yılında tümüyle yenilenmiş, çinileri değiştirilmiştir. Duvar yazıları Hattat İsmail Hakkı Altınbezer’e aittir. Kesme taştan, tek kubbeli bir yapıdır. İç duvarları yeşil ve mavi Kütahya çinileriyle kaplıdır.
Yıldız (Hamidiye) Camii
Beşiktaş’ta, Yıldız Sarayı önündedir. 1885-1886 yıllarında Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Dört kalın sütuna oturan pencereli kubbenin saçakları, oyma yıldızlarla çevrilidir. Kubbe içi de yıldızlarla süslü olup, kasnak kûfî yazılıdır. Duvarlarda abanozdan sedef kakmalı yazıtlar vardır.
Kilise (Zeyrek) Camii
Zeyrek’te, Atatürk Bulvarı yakınında bulunmaktadır. Bizans İmparatoru Johannes Komnenos döneminde “Hristo Pantakrator Kilisesi” adıyla halka açılmıştır. XV. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle beraber camiye çevrilmiştir. Zeyrek Camii adını, ilk müderrisi Zeyrek Mehmet’ten almıştır.
Emirgân Camii
Boğaziçi’nde, Emirgân kesimindedir. 1782 yılında Sultan I.. Abdülhamit tarafından yaptırılmış, 1838 yılında II. Mahmut tarafından onartılmıştır. Kesme taştan, tek minareli, kiremit örtülü bir yapıdır. Caminin bitişiğindeki Hünkâr Dairesi karşısında 1783 yılında yaptırılmış Emirgân Çeşmesi bulunmaktadır.
Osman Ağa Camii
Kadıköy’de, Söğütlü Çeşme Caddesi’ndedir. Osman Ağa’nın 1713 yılında yaptırdığı camiyi, 1813 yılında II. Mahmut onartmıştır. Üç dizi tuğla, bir dizi taş düzenindedir. Tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Önünde 1713 tarihli çeşme yer alır.
Bebek Camii
Bebek İskelesi’nin yanındadır. 1912 yılında Mimar Kemalettin yaptırmıştır. Neo-klasik akımın içinde değerlendirilen yapı, 8 köşeli kasnağa oturan büyük kubbe ile örtülüdür. Kubbe yanlarda 4 yarım kubbeyle desteklenmiştir. Tuğla yapının son cemaat yeri, 4 kalın sütuna oturan 3 kubbeyle örtülüdür. Mihrap yazısı, Hattat Hüseyin Macit Ayral’a aittir.
Teşvikiye Camii
Teşvikiye’deki yapıyı 1855 yılında Sultan Abdülmecit yaptırmıştır. Giriş dört sütunludur, tavan renkli nakışlarla süslüdür. Ana mekânı örten büyük kubbenin köşelerine küçük kubbeler yerleştirilmiştir. Avlu kapısıyla cami kapısı arasında iki sütun bulunmaktadır. Bunlardan biri 1791 yılında Sultan III. Selim için, diğer ise 1811 yılında Sultan II. Mahmut için diktirilmiş menzil taşı anıtlarıdır.
Valide Sultan Camii
Aksaray Meydanı’ndadır. Sultan Abdülaziz, 1871 yılında annesi Pertevniyal Valide Sultan için yaptırmıştır. Mimarı, İtalyan Montani’dir. Rokoko üslubunda, süslemeli bir yapıdır. Duvarlar içten ve dıştan yazı ve çeşitli motiflerle bezenmiş mermerlerle kaplıdır. Kare planlı ana mekân yüksek kasnağa oturan, 16 pencereli kubbeyle örtülüdür. Yanlarda tek şerefeli iki minare bulunmaktadır. Girişin üstünde çok süslemeli hünkâr mahfili yer almaktadır. Avlu kapısı yanında Valide Sultan’ın Türbesi bulunmaktadır.
Dolmabahçe Camii (Bezmi Alem Valide Sultan Camii)
Dolmabahçe’de, saat kulesinin karşısındadır. Bezmi Âlem Sultan, 1853 yılında Karabet Balyan’a yaptırmıştır. Süslemesiyle ilgi çeken yapı barok üsluptadır. İki ince gövdeli minaresi vardır. Dıştan, kubbenin köşelerinde işlemeli dört kulecik bulunur. Duvarlar ve şerefeler, kabartma süslemelidir. Mihrap ve minber al somaki mermerdendir.
Takkeci İbrahim Ağa Camii
Topkapı’dadır. 1591 yılında Takkeci İbrahim Ağa tarafından yaptırılmıştır. Yapı, 16. yüzyıl çini sanatının en güzel örnekleriyle süslüdür. Çinilerinin yanında alçı pencereleri, ağaç işleri ve altın yaldızlı bezemesi de özgündür.
Aziz Mahmut Hüdai Camii
Üsküdar’dadır. 1598 yılında türbe, tekke ve imaretle birlikte yapılmıştır. 1855 yılında Sultan Abdülmecit zamanında onarılmıştır. Şeyh Aziz Mahmut Hüdai, Celvetiye Tarikatı’nın kurucusudur. Cami tek kubbeli küçük bir yapıdır. Türbe’de Mahmut Hüdai’nin yanında yakınlarının 11 sandukası bulunmaktadır. Cami çevresinde de ünlü kişilerin türbe ve mezarları vardır.
Şebsafa Hatun Camii
Zeyrek’te, Atatürk Bulvarı’ndadır. Barok üsluptaki yapıyı 1787 yılında Şebsafa Hatun yaptırmıştır. Ana mekânı örten orta kubbe, köşelerde küçük kubbelerle desteklenmiştir. Caminin arkasındaki hazirede Şebsafa Hatun’un kabri yanında, birkaç mezar daha vardır.
İskele Camii
Kadıköy İskelesi yakınındadır. 1761 yılında III. Mustafa’nın yaptırdığı camiyi, 1859 yılında Abdülmecit onartmıştır. 1975 yılında bir onarım daha geçirmiştir. Taştan, tek kubbeli bir yapıdır. Kapısında tuğralı, 1859 tarihli onarım yazıtı vardır. Tek şerefeli minaresi kesme taştandır.
Molla Çelebi Camii
Kabataş’ta, kıyıdadır. Fındıklı Camii ya da Kabataş Camii de denilmektedir. İstanbul Kadısı Mehmet Çelebi 1589’da Mimar Sinan’a yaptırmıştır. 18. yüzyılda ve 1958’de onarım geçirmiştir.
İvaz Efendi Camii
Ayvansaray’dadır. Rumeli Kazaskeri İvaz Efendi, 1585 yılında Mimar Sinan’a yaptırmıştır.
Piyale Paşa Camii
Piyale Paşa Mahallesi’ndeki yapıyı, Mehmet Piyale Paşa 1573 yılında Mimar Sinan’a yaptırmıştır.
Sinan Paşa Camii
Beşiktaş’ta, Barbaros Anıtı’nın karşısındadır. 1553-1555 yıllarında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Zincirlikuyu Camii
Edirnekapı semtindedir. 1499 yılında Hadım Atik Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Azapkapı (Sokullu) Camii
Azapkapı’da yer alan yapıyı Sokullu Mehmet Paşa, 1577 yılında Mimar Sinan’a yaptırmıştır.
Firuz Ağa Camii
Sultanahmet Meydanı’yla Divanyolu’nun birleştiği yerdedir. 1491 yılında II. Bayezit’in baş veznedarı Firuz Ağa yaptırmıştır.
Ahmet Paşa Mescidi (Hagios Ioannes Prodromos Kilisesi)
Fatih semtindedir. Ne zaman ve kimin yaptırdığı bilinmemektedir. Haç planlı kiliselerin küçük bir örneğidir.
Sultanahmet Camii
Türk ve İslam dünyasının en ünlü anıtlarından birisi olan Sultan Ahmet Camii İstanbul’a gelen herkes tarafından hayranlıkla ziyaret edilir. Klasik Türk Sanatının bir diğer örneği olan bu Sultan Camii orijinal olarak 6 minare ile inşa edilen tek camidir. Bulunduğu yer tarihi İstanbul şehrinin daha erken yapılmış diğer önemli eserleri ile çevrilidir. İstanbul şehrinin en güzel manzarası denizden görülür.
Külliyeler
Şemsi Paşa Külliyesi
Üsküdar İskelesi’nin sağında cami, medrese, çeşme ve türbeden oluşan küçük bir yapı topluluğudur. Şemsi Paşa 1580’de Mimar Sinan’a yaptırmıştır. 1940’da onarılmıştır.
Kılıç Ali Paşa Külliyesi
Tophane Meydanı'ndadır. Kılıç Ali Paşa, 1580'de Mimar Sinan'a yaptırmıştır. Cami, medrese, hamam, türbe ve sebil, kare alanına geometrik bir düzen içinde yerleştirilmiştir.
Zal Mahmut Paşa Külliyesi
Eyüp’tedir. Zal Mahmut Paşa tarafından 16. yüzyıl ortalarında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Cami, iki medrese, türbe ve çeşmeden oluşan küçük bir yapıttır.
Sokullu Külliyesi
Kadırga’dadır. Mimar Sinan’ın en başarılı yapıtlarındandır. 1571’de yapılan külliye, Engebeli bir alana geometrik bir düzen içinde yerleştirilen cami, medrese, tekke ve şadırvandan oluşmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman Külliyesi
Büyükçekmece’dedir. Mescit, kervansaray, sübyan mektebi ve çeşmeden oluşan yapı topluluğu, Mimar Sinan’ın yapıtıdır (1563).
Süleymaniye Külliyesi
Kanuni Sultan Süleyman’ın 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi, mimari düzeni, yapıların yerleştirilişindeki ustalık, ekonomik ve kültürel işleviyle klasik dönemin simgesi olmuştur. Mimar Sinan, yapı topluluğunu kentin en yüksek tepelerinden birine, Haliç ve Boğaz’a egemen bir alana yapmıştır.
Mihrimah Sultan Külliyesi
Edirnekapı’dadır. 16. yüzyıl ortalarında Mimar Sinan’ın yaptığı külliye, cami, medrese, sübyan mektebi, hamam, türbe ve dükkânlardan oluşmaktadır.
Kara Ahmet Paşa Külliyesi
Topkapı’dadır. Mimar Sinan’ın yapıtı olup Kara Ahmet Paşa ölünce (1555) yarım kaldığı, 1558’de bitirildiği sanılmaktadır.
Hadım İbrahim Paşa Külliyesi
Silivrikapı’dadır. Sadrazam İbrahim Paşa, 1551’de Mimar Sinan’a yaptırmıştır.
Haseki Külliyesi
Haseki’dedir. 1551’de Haseki Hürrem Sultan, Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşme yapılarından oluşmaktadır.
Şehzade Külliyesi
1543-1548 arasında bitirilen külliyenin en önemli yapıları cami ve Şehzade Türbesi’dir. Cami merkezi yapı denemelerinin en önemli örneği olarak Osmanlı mimarisine yeni bir boyut kazandırmıştır.
Piri Mehmet Paşa Külliyesi
Piri Mehmet Paşa Külliyesi Silivri’dedir. 1530-1531 yıllarında Piri Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Sultan Selim Külliyesi
Sultanselim’de, İstanbul’un Haliç’e egemen tepelerinden birine yapılmıştır. Yapımı I. Selim döneminde Mimar Acem Ali’nin başlattığı, 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan’ın bitirdiği düşünülmektedir.
II. Bayezit Külliyesi
Sultan II. Bayezit tarafından kentin ticaret merkezi (bedesten) ile Eski Saray (Saray-ı Atik) arasında, 1501-1506 yıllarında Mimar Yakup Şah bin Sultan Şah’a yaptırılmıştır.
Atik Ali Paşa Külliyesi
Çemberlitaş’ta bulunan külliyeyi 1497 yılında Atik Ali Paşa yaptırmıştır. Külliye, cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, türbe ve çeşmeden oluşmaktadır.
Davut Paşa Külliyesi
Davutpaşa’dadır. 1485 yılında Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami, medrese, türbe, imaret, sübyan mektebi, mahkeme, çeşme ve hamamdan oluşmaktadır.
Eyüp Sultan Külliyesi
Eyüp’te iskele yakınındadır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldıktan sonra yaptırdığı ilk yapı topluluğu olması açısından önemlidir.
Mahmut Paşa Külliyesi
Mahmutpaşa’dadır. Sadrazam Mahmut Paşa, 1462-1467 yılları arasında Mimar Sinan-ı Atik’e yaptırmıştır. Bu yapı İstanbul hanlarının en eskisi olup Fatih döneminden günümüze ulaşan tek örnektir.
Fatih Külliyesi
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462-1470 tarihleri arasında Mimar Sinan-ı Atik’e yaptırılan Fatih Külliyesi, cami, medreseler, darüşşifa, tabhane, imaret, kervansaray, sübyan mektebi, kitaplık, hamam, Saraçlar Çarşısı, Deve Hanı ve türbelerden oluşmaktadır.
Eski Valide Sultan Külliyesi
Üsküdar, Toptaşı'ndadır. 1577-1583 arasında Nurbanu Sultan adına Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.
Cerrahpaşa Külliyesi
Cerrahpaşa'dadır. 1593-1594'te Cerrah Mehmet Paşa, Mimar Davut Ağa’ya yaptırmıştır. Cami, medrese, türbe, hamam, çeşme yapılarından sadece hamam günümüze ulaşmamıştır.
Yeni Valide Külliyesi
Eminönü Meydanı'ndadır. Kentin klasik üsluptaki son büyük külliyesidir.
Çinili Külliye
Üsküdar'dadır. Kösem Mahpeyker Sultan tarafından 1640'ta Mimar Kasım Ağa'ya yaptırılmıştır.
Köprülü Külliyesi
Divanyolu'ndadır. 1661'de Köprülü Mehmet Paşa yaptırmıştır. Mescit, medrese, türbe, çeşme, sebil, kitaplık, han ve dükkânlar geniş bir alana yerleştirilmiştir. Küçük külliyede hanın çok büyük tutulması, 17. yüzyılda bu kesimin ticaret yönünden canlılık kazandığını göstermektedir.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi
Divanyolu’ndadır. Külliyelerin yapımını 1681’de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa başlatmış, kendisi ölünce 1690’da oğlu Damat Ali Paşa tarafından bitirilmiştir.
Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi
Fatih’te, Saraçhanebaşı’ndadır. 1700’de Amcazade Hüseyin Paşa yaptırmıştır.
Yeni Valide Külliyesi
Üsküdar’da İskele Meydanı’ndadır. 1708-1710’da III. Ahmet’in annesi Emetullah Sultan yaptırmıştır. 1964’te onarılmıştır.
Çorlulu Ali Paşa Külliyesi
Çarşıkapı’da Divanyolu üstündedir. 1707-1708’de Çorlulu Ali Paşa yaptırmıştır. 1960-1963’te onarılmıştır.
Damat İbrahim Paşa Külliyesi
Şehzadebaşı’ndadır. 1720’de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa yaptırmıştır
Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi
Davutpaşa’dadır. Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa 1734’te Mimar Hacı Mustafa ve Ömer Ağa’ya yaptırmıştır. Dönemin en büyük külliyelerindendir.
Nurosmaniye Cami
Çarşıkapı, Nurosmaniye’dedir. Külliyenin yapımını 1748’de I. Mahmut başlatmış, 1755’de III. Osman döneminde bitirilmiştir.
Laleli Külliyesi
Laleli’dedir. 1759’da Sultan III. Mustafa döneminde başlanmış, 1763’te bitirilmiştir. Mimarı Mehmet Tahir Ağa’dır.
l. Abdulhamit Külliyesi
Bahçekapı’dadır. Yapımına I. Abdulhamid döneminde 1775/1776’da başlanmıştır.
Küçük Efendi Külliyesi
Yedikule’de cami, kitaplık, çeşmeden oluşan küçük bir yapı topluluğudur.
Türbeler
I. Mustafa ve İbrahim Türbesi
Ayasofya Camii giriş kapısının sağındaki kubbeli, yalın yapıdır.
Barbaros Türbesi
Beşiktaş Meydanı’nda Barbaros Anıtı’nın karşısındadır. 1541’de Mimar Sinan yapmıştır.
Hüsrev Paşa Türbesi
Fatih’tedir. 1545’te Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Sokullu Mehmet Paşa Türbesi
Eyüp’tedir. 1574’te Mimar Sinan yapmıştır.
II. Selim Türbesi
Ayasofya Camii mezarlığındadır. Buradaki türbelerin en eskisidir. 1577’de Mimar Sinan yapmıştır.
Nişancı Mehmet Paşa Türbesi
Atikali’de caminin solundadır. Sekiz köşeli, kubbeli yapının 1592 tarihli yazıtı vardır. Burada, Nişancı Mehmet Paşa ve oğlu gömülüdür.
III. Murat Türbesi
Ayasofya Camii’nin mezarlığındadır. Mimar Davud Ağa, 1595’te yapmıştır.
Şehzadeler Türbesi
16. yüzyıl sonunda yapılmıştır. Ayasofya Camii mezarlığındaki en küçük türbedir.
Siyavuş Paşa Türbesi
Eyüp’te, Sokullu Türbesi karşısındadır. 1602’de Sadrazam Siyavuş Paşa için yaptırılmıştır.
III. Mehmet Türbesi
Ayasofya Camii mezarlığındadır. I. Ahmet, 1608’de babası III. Mehmet için Mimar Dalgıç Ahmet Ağa’ya yaptırmıştır
Güzelce Ali Paşa Türbesi
Beşiktaş’ta Yahya Efendi Türbesi”nin yanındadır. Dört köşeli, kagir, kubbeli yapıda 6 mermer işlemeli sanduka bulunmaktadır. Güzelce Ali Paşa’nın sandukasının 1620 tarihli yazıtı vardır.
Emir Buhari Türbesi
Fatih’tedir. 1779 tarihli mermer yazıtında, türbeyi Darüssaade Ağası Cevher Ağa’nın yaptırdığı yazılıdır.
Karaca Ahmet Türbesi
Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’ndadır. Dört köşeli, kiremit örtülü yapının kapısında 1866 tarihli onarım yazıtı yer almıştır. İçinde Hacı Bektaşi Veli’nin müridlerinden Karaca Ahmet’in (14. yüzyıl) pirinç parmaklıklı sandukası vardır.
II. Mahmut Türbesi
Divanyolu’ndadır. Abdülmecit, 1840’ta babası II. Mahmut için yaptırmıştır. Mimarı Karabet Balyan’dır
Sümbül Efendi Türbesi
Koca Mustafa Paşa Camii’nin önündeki mezarlıktadır. 19. yüzyıl ortalarında yaptırılmıştır.
Gülüstü Sultan Türbesi
Fatih Camii’nin mezarlığındadır. Abdülmecit, 19. yüzyıl ortalarında karısı Gülüstü Sultan için yaptırmıştır.
Merkez Efendi Türbesi
Merkez Efendi Mezarlığı’nın arkasındadır. Türbenin yanındaki tek minareli küçük camiyi, Yavuz’un kızı Şah Sultan 1514’te yaptırmış, 1837’de II. Mahmut onartmıştır.
Abdülmecit Türbesi
Sultanselim’de, Sultan Selim Külliyesi’nin hazinesindedir. 1861’de Mimar Karabet Balyan’a yaptırılmıştır.
Fuat Paşa Türbesi
Sultanahmet’te Fuat Paşa Camii’nin yanındadır. 1869’da Keçecizade Fuat Paşa için yaptırılmıştır.
Zeynep Kamil Türbesi
Zeynep Kamil Hastanesi’nin ön bahçesindedir. 1876’da yaptırılmıştır.
Gazi Osman Paşa Türbesi
Fatih Camii haziresindedir. 20. yüzyıl başında, Mimar Kemalettin’e yaptırılmıştır.
II. Mehmet Türbesi
Eyüpsultan’dadır. V. Mehmet Reşad 1910’da Mimar Kemalettin’e yaptırmıştır. Yazıları Hattat Ömer Vasfi’nin, çini süslemeleri Kütahyalı Hafız Emin’indir
Cevat Paşa Türbesi: Fatih’te Emir Buhari Sokağı’ndadır. 20. yüzyıl başında, Sadrazam Cevat Paşa için Mimar Kemalettin’e yaptırılmıştır.
Köşkler
Sepetçiler Köşkü
Tarihi yarımadanın deniz tarafında sıralanan bir dizi köşk, Topkapı Sarayı’na aitti. Bu köşkler içinde ayakta kalan Sepetçiler Köşkü, saray muhafızı bostancıların Sepetçiler Bölüğü tarafından yapıldığı için bu adla anılır. Mimarı Davut Ağa’dır. Günümüzde Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılmaktadır.
Florya Atatürk Deniz Köşkü
Atatürk’ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya giderek yazlık dinlenme merkezine dönüşmüştür. Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında Mimar Seyfi Arkan’a projelendirilen köşk, yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmıştır.
Ulu Önder, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında uzunca bir süre burada kalmış, siyasal ve bilimsel toplantılar için köşkü özellikle kullanmış, aralarında İngiliz Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson’un da bulunduğu kimi önemli konukları burada ağırlamıştır.
Aynalı Kavak Yazlık Köşkü
Haliç kıyısında bulunan, günümüzde Aynalı Kavak Kasrı adıyla tanınan yapı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Aynalı Kavak Sarayı” ya da “Tersane Sarayı” olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. İstanbul’u tanıtan tarihsel kaynaklardan, yörenin Bizans döneminde de imparatorlara ait bir dinlenme yeri olduğu anlaşılmaktadır. Haliç kıyılarından Okmeydanı ve Kasımpaşa sırtlarına doğru gelişen ve bu büyük bağ ve koruya; İstanbul’un Fethi’nden sonra, Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak padişahlar da ilgi göstermiş ve Osmanlı İmparatorluk Tersanesi’nin Kasımpaşa’da kurulup gelişmeye başlamasıyla birlikte yöreye “Tersane Has Bahçesi” adı verilmiştir.
Filizli Köşk
Saraylar
Dolmabahçe Sarayı
Dolmabahçe’de, İnönü Stadyumu’nun karşısında bulunan alanda yer almaktadır. Binanın deniz kenarındaki alanının toprakla doldurularak bahçe haline getirilmesi nedeniyle Dolmabahçe olarak adlandırılmıştır. Sultan II. Mahmut döneminde, bu alanda ahşaptan bir saray yaptırılmış, bu saray Sultan Abdülmecit döneminde yıktırılarak yerine, Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarında günümüzdeki mermer saray yaptırılmıştır. Binanın mimarları Karabet ve oğlu Nikogos Balyan’dır. 1856 yılında imparatorluk ikametgâhı olarak hizmete açılan sarayda, 19 Mart 1877’de ilk Meclis-i Mebusan (Millet Meclisi) açılmıştır. İstanbul’a ziyarete gelen birçok önemli kişi ve devlet konukları, bu sarayda ağırlanmıştır. 1927 yılından sonra Atatürk’ün bu sarayda sık sık kaldığı ve harf devrimi çalışmalarını bu sarayda yaptığı bilinmektedir. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu sarayın haremlik kısmında, denize bakan 71 no’lu odada vefat etmiştir.
Çırağan Sarayı
Beşiktaş kıyısında, Yıldız Parkı’nın karşısındaki alanda kuruludur. Osmanlı Sultanı Abdülaziz döneminde (1830-1876) Mimar Karabet’in oğlu Serkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Bir dönem için imparatorluk ikametgâhı olarak kullanılan yapı, 1909-1910 yılları arasında Meclis-i Mebusan (Millet Meclisi) olarak kullanılmıştır. 20 Ocak 1910 tarihinde önemli bir yangın geçirerek tahrip olan yapı, 1920-1922 yılları arasında bir Fransız İstihkâm Taburu’na tahsis edilmiştir. Yakın dönemde restore edilen yapı, günümüzde turistik tesis olarak kullanılmaktadır.
Yıldız Sarayı
Beşiktaş’ta, Yıldız Camii’nin karşısındaki alanda yer almaktadır. 19 yüzyılın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz döneminde Mimar Sarkis Balyan’a yaptırılmıştır. Tıpkı Topkapı Sarayı’nda olduğu gibi çeşitli köşklerin bir kombinasyonudur. Sultan Abdülaziz, bu yapıyı uzun bir zaman dinlenme sarayı olarak kullanmıştır. 1898 yılında Alman İmparatoru II. Wilhelm adına sarayda şölenler verildiği ve Şale Köşkü’nün kendilerine tahsis edildiği bilinmektedir. Uzun bir dönem için devlet konuklarının ağırlanması amacıyla kullanılan saray, günümüzde önemli konferans, konser ve kokteyllere sahne olmaktadır.
Beylerbeyi Sarayı
Boğaziçi’nin Asya yakasında, Kuzguncuk ve Çengelköy arasında kurulu bulunan Saray 1865 yılında Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmıştır. Saray tamamen mermerden ve Bakırköy’den getirtilmiş küfeki taşlardan inşa edilmiştir. Gerek dış görünüşü gerekse iç bölümü oldukça süslüdür. Fransız barok mimarisinden ilham alınmıştır. Bodrumuyla beraber 3 katlı olup, 23 oda ve 6 salondan oluşmaktadır. Harem ve selamlık dairelerinin cepheleri denize bakar. Birçok yabancı konuğu ağırlanması için kullanılan sarayda, Rus Çarı II. Nikola ve İngiltere Kralı VIII. Edward gibi ünlü isimler kalmışlardır. Sultan Abdülhamit’in son günlerini bu sarayda geçirdiği bilinmektedir.
Kasırlar
Hidiv Kasrı
Yapı, boğazın Asya yakasında, Kanlıca ve Çubuklu arasında, dik bir yamaç üzerinde bulunmaktadır. Hidiv Kasrı, Mısır’ın son hidivi olan Abbas Hilmi Paşa’nın ikametgâhı olarak planlanmıştır. 1906 yılında mermer bir yapı olarak inşa edilmiş ve Paşa’nın ailesi, 1937 yılında buranın İstanbul Belediyesi’ne devrine kadar ikamet etmiştir. 1984 yılında restore edilen binanın bölümleri restoran, pastane ve otel odaları halinde düzenlenmiştir.
Küçüksu Kasrı
Yapı, boğazın Asya yakasında, Anadoluhisarı ve Kandilli arasında bulunmaktadır. Küçüksu Kasrı, ilk kez Sultan I. Mahmut döneminde, 1749 yılında inşa edilmiştir. Daha sonraları Sultan III. Selim ve II. Ahmet dönemlerinde restore edilen yapı, Sultan Abdülaziz döneminde yeni bir görünüme kavuşmuştur. Küçük ve zarif bir sanat eseri olarak inşa edilen kasrın hemen arkasında Sultan III. Selim’e ait bir çeşme bulunmaktadır. 1861 yılında, VIII. Edward İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Sultan Abdülaziz, kendisinin onuruna burada bir öğle yemeği vermiştir. Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet döneminde de bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış ve günümüzde müze-saray işlevi kazanmıştır.
Ihlamur Kasırları
Beşiktaş, Yıldız ve Nişantaşı arasında kalan Ihlamur Vadisi’nin 18. yüzyılda mesire yeri olduğu, padişaha ait bir Hasbahçeye dönüştürüldüğü, I. Abdülhamit ve III. Selim dönemlerinde de ilgi çektiği bilinmektedir. Sultan Abdülmecit döneminde yeni yapılaşma hareketi dâhilinde bu alanda Ihlamur Kasırlarının yapımına başlanmıştır. Yüksek çevre duvarlarının sınırlandığı ağaçlık bir alan içindeki iki yapı Nikogos Balyan tarafından yapılmıştır. Yapıldıkları 1849-1855 yıllarından bu yana kimi zaman Nüzhetiye, kimi zaman da Ihlamur Kasırları adıyla anıla gelmiştir.
Törenler için düşünülen ve kullanılan Merasim Köşkü, ön cephesindeki dönemin beğenisini yansıtan barok çizgiler taşıyan merdiveni, ilginç ve hareketli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimarlık örneğidir. Osmanlı sanatında 19. yüzyılda tercih edilen motifler ve kalem işleri kullanılmış, Avrupa’nın çeşitli üsluplarındaki mobilyalar ve döşeme öğeleriyle belirli bir bütünlük sağlanmıştır. Maiyet Köşkü ise daha küçük ve daha sade bir mimariye sahiptir.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1966 yılında TBMM Milli Saraylar bünyesine katılan Ihlamur Kasırlarının Merasim Köşkü bir Müze-Saray olarak ziyarete açıktır
Maslak Kasırları
Levent ve Ayazağa semtlerini birbirine bağlayan ana yolun sağında bulunan Maslak Kasırları’nın yer aldığı çevrede ilk yapılaşmaların, Sultan II. Mahmut döneminde başladığı ve bu bölgenin Sultan II. Abdülhamit’in veliahtlığı sırasında sultanlara ait bir av ve dinlenme yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Bu yıllarda tarih sahnesine çıkan ve bölgeye özel bir konum kazandıran Maslak Kasırları’nın ne zaman ve kim tarafından yaptırıldıkları tam olarak saptanamamakla birlikte, büyük bir bölümü Sultan Abdülaziz dönemine (1861-1876) tarihlenmektedir. 170.000 m.²’lik orman arazisinin ortasında, yeşilin tüm tonlarını barındıran bir koruluğun içinde yer alan Maslak Kasırları’ndan günümüze; Kasr-ı Hümayun, Mabeyn-i Hümayun ve Limonoğlu, Çadır ve Köşk Paşalar Dairesi gelebilmiştir.
Boğaziçi’nin Karadeniz’e açıldığı noktayı çok iyi görebilen bir konumda, çevrelerindeki yeşil örtüyle bütünleşen bu yapılar, 19. yüzyıl sonları Osmanlı mimarlığı ve süslemeciliğinin seçkin örneklerini oluşturmaktadır. Sultan II. Abdülhamit’in çalışma ve yatak odalarının bulunduğu Kasr-ı Hümayun, bu sultanın Osmanlı tahtına çağrılmasına tanık olmuştur ve bu yönüyle Osmanlı tarihi açısından özel bir önem taşımaktadır. Günümüzde Kasr-ı Hümayun, eldeki belge, anı ve eski fotoğrafların ışığında onarılarak bir müze-saray olarak geziye açılmış durumdadır.
Mabeyn-i Hümayun ve ona bağlantılı Limonluk ile Çadır Köşk ve bahçesi de aynı biçimde ele alınarak onarılmış ve ziyaretçilerin oturup dinlenebilecekleri birer kafeterya kimliğine kavuşturulmuşlardır.
Aynalıkavak Kasrı
Aynalı Kavak Yazlık Köşkü 18 inci yüzyılda yapılmış ve daha sonra çeşitli sultanlar tarafından restore ettirilmiştir. 1718'de takılan, bir kısmı Venediklilerden hediye aynaları nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır. Haliç üzerindeki saray, geleneksel Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.
Karayolu
Şehir İçi Ulaşım
Minibüs ve otobüslerin yanı sıra, merkezi Aksaray da olan tramvay, Taksim ile Levent arasındaki metro, Beyoğlundaki elektrikli tramvay sıkça kullanılan şehir içi ulaşım araçlarıdır.
Uluslar arası Ulaşım
İstanbuldan yurdışına Yunanistan, Üsküp, Makedonya, Almanya, Fransa, Avusturya, İsviçre, Suudi Arabistan, Suriye, Rusya (Moskova) Romanya, Bulgaristan, Ürdün (Amman) seferleri yapılmaktadır.
Demiryolu
İstanbul'dan Ankara, İzmir ile Doğu Anadolu şehirlerine demiryolu bağlantısı vardır. İstanbul'dan yurtdışına Sirkeci- Viyana, Münih, Budapeşte, Selanik, (Eskişehir, Konya, Gaziantep)- Halep, (Tatvan, Van)- Tahran, S, Moskova, Bükreş’e tren seferleri bulunmaktadır.
Denizyolu
İstanbul’da hem şehir içi, hem de yurt içi ulaşım sağlanmaktadır. Ayrıca marinaların Avrupa limanlarına bağlantısı vardır.
Şehir İçi Denizyolu Ulaşımı
Kadıköy- H.Paşa- Karaköy, Eminönü- Üsküdar, Eminönü-Kadıköy, Köprü-Yeniköy, Beykoz-Kavaklar, Sirkeci- Bostancı, Köprü-Adalar, Köprü-Yalova, Kabataş-Çınarcık, Bostancı-Çınarcık arasında vapur işlemektedir.
Şehirler Arası Denizyolu Ulaşımı
Karadeniz (İstanbul, Zonguldak, Sinop, Samsun, Giresun, Trabzon, Rize), İzmir, Marmara hattı (Marmara adası, Bandırma, Mudanya), Avşa Adalarına turlar bulunmaktadır.
Havayolu
İstanbul Uluslararası Atatürk Havalimanı, şehir merkezine 20 km mesafededir. Bunun yanı sıra Anadolu yakasında Sabiha Gökçen Havaalanı bulunmaktadır. İstanbul da uçak ve helikopter kiralama olanağı vardır.
İstanbul Valiliği
http://www.istanbul.gov.tr/
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
http://www.ibb.gov.tr/
İstanbul Emniyet Müdürlüğü
http://www.iem.gov.tr/
En Çok İzlenenler